Monografinin konusu, isminden de anlaşıldığı gibi bireysel başvuru veya daha doğru ifadeyle anayasa şikayetidir. 2010 yılında Anayasa'ya giren ve 2012 yılından itibaren uygulama bulan anayasa şikayeti, beklendiği gibi yoğun bir ilgiyle karşılandı. Tüm bu süreçte demokratik açıdan en önemli gelişme; toplumun kamu gücünün eylem ve işlemlerine karşı anayasa yargısı alanında yeni bir katılım aracı bulması ve bu yolu sahiplenmesi oldu.
Bu vesileyle, temsili demokrasinin sınırları içinde sıkışan Türkiye halkı, anayasa şikayeti yolunu etkili biçimde kullanarak kamu gücü ile doğrudan tartışma ve diyalog kurma alanı bulmuş oldu. Anayasa şikayeti, Türkiye hukuku öğretisinde de ilgiyle karşılandı. Çok kısa bir süre içinde konuyla ilgili çok sayıda tez yazıldı ve eser üretildi, üretilmeye de devam ediliyor.
Bu çalışmalarda da izlendiği gibi, anayasa şikayetinin, hukuk öğretisi yönünden getirdiği ve getirmeye devam edeceği yenilik, içtihat hukukunun daha önemli ve merkezi bir yere doğru kaymasıdır. Olaya özgü değerlendirmelerden ilkeler çıkartma, belirlenen ilkeleri somut olaylara uyarlama diyalektiği ve bu diyalektiğin niteliksel olmanın yanında, niceliksel yoğunluğu, anayasa yargısını (anayasa usul hukukunu) daha bağımsız ve daha özgün bir alana taşıyacak gibi görünmektedir.
2015 yılının yazına kadar yayımlanan bütün kararları yansıtacak şekilde hazırlanan bu kitap, eğer anayasa usul hukuku bir binaya benzetilecekse, bu bağımsız ve özgün binaya temel oluşturmak için kaleme alınmıştır.
(Önsöz'den)
Konu Başlıkları
| Ön Tespit ve Gözlemler |
| Anayasa Şikayeti Usulünde Kabul Edilebilirlik Kriterlerinin Değerlendirmesi |
| Esas Kriterleri |
| Kararlar |