Kitapta; cinsel özgürlüğe karşı suçlar arasında en hafif ihlale karşılık gelmekle birlikte, sıklıkla işlenmekte olan cinsel taciz suçu ele alınmaktadır. Nitekim kitaptaki karar sayısı ve çeşitliliği de bu suçun ne kadar çok işlendiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu çerçevede suçun maddi unsurunun somutlaştırılması ve sınırlarının belirlenmesi büyük önem arz etmektedir.

Cinsel taciz suçu bağlamında hem öğretide hem de yargı kararlarında karşılaşılan en temel problemlerden biri, suçun maddi unsuruna ilişkindir. Özellikle uygulamada, cezalandırılabilir alanın öngörülemez bir şekilde genişletildiği göze çarpmaktadır. Örneğin, arkadaşlık veya flört girişimi gibi medeni ilişkiler kurma amacıyla yapılan meşru hareketler dahi cinsel taciz kapsamında cezalandırılmaktadır. Keza madde gerekçesinde yer alan "ahlak temizliği" kavramının, özellikle mağdurun "evli/nişanlı" bir kadın olduğu hâllerde, suçun oluşup oluşmadığının tespitinde bir ölçüt olarak kullanıldığı örneklere sıklıkla rastlanmaktadır. Benzer şekilde, 7406 sayılı Kanun değişikliğine kadar "ısrarlı takip/stalking" bağımsız bir suç olarak düzenlenmediği için; bu tür hareketler de kanunilik ilkesine aykırı bir şekilde cinsel taciz veya kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu kapsamında cezalandırılmaktadır. Bu sebeple cinsel taciz suçunun kişilerin huzur ve sükûnunu bozma ve ısrarlı takip suçlarıyla ilişkisi üzerinde ayrıca durulmuştur.

Kitapta, özellikle suçun maddi unsuruna ilişkin uygulamadaki sorunlar ele alınmıştır. Cinsel özgürlüğe karşı suçlara ilişkin temyiz davalarını incelemekle yetkili ve görevli ilgili ceza dairesinin, yapılan iş bölümü uyarınca 2012 ve 2021 yıllarında değişmesinin, yerleşik Yargıtay uygulamalarında bir farklılık yaratıp yaratmadığı ayrıca incelenmiştir. Böylelikle, Yargıtay'ın cinsel taciz suçuna ilişkin istikrarlı ancak suçta ve cezada kanunilik ilkesine ve hukuki güvenlik ilkesine açıkça aykırı uygulamalarına dikkat çekilmesi amaçlanmıştır.