COVID-19 Virüsü günümüzde dünya çapında yaklaşık altı buçuk milyon kişinin hastalanmasına ve yüzbinlerce kişinin ölümüne sebep olan çok tehlikeli bir bulaşıcı hastalıktır. İnsandan insana çok hızlı bir şekilde bulaşması, bugüne kadar kesin tedaviye yönelik bir ilacının olmaması ve bu virüse karşı aşı geliştirilememiş olması nedeniyle tüm dünyada çok fazla etkili olmuştur. En gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere tüm dünya bu virüsten korunabilmek için evlere kapanmak ve sokağa çıkma yasakları uygulamak zorunda kalmışlardır. Bu yasaklara rağmen ölümlerin önüne geçilememiştir.
Ülkemiz de tüm dünya ülkeleri gibi bu salgından etkilenmiş ve diğer ülkeler gibi önemli kısıtlayıcı tedbirler almak zorunda kalmıştır. Her meslek grubundan insan işlerinin durdurulması veya yavaşlatılması nedeniyle büyük oranda virüs bulunan ortamlardan izole olarak yaşamaktadır. Fakat sağlık çalışanları bu çok tehlikeli hastalığı taşıyan kişileri tedavi edebilmek için her türlü riske rağmen çalışmaya devam etmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alındığı ve kişisel koruyucu malzemeleri kullanmak suretiyle çalıştıkları ifade edilse bile bir şekilde hastalığa yakalanmaktadırlar. Bu hastalığa yakalanan birçok hekim ve diğer sağlık çalışanı vefat etmiş veya halen tedavisi devam edenler bulunmaktadır. Bu durumlarda sosyal güvenlik açısından olayın iş kazası mı meslek hastalığı mı olduğu önem kazanmaktadır. Uygulamada bu konuda tereddütler olduğu görülmektedir. Konu uzun bir süre tartışılacaktır. Konunun güncelliği ve önemi nedeniyle görüşleri içeren makalenin bir kısmı kitabın ilgili bölümüne alınmış.
(Önsözden)
Konu Başlıkları
| Maddi ve Manevi Tazminat Davaları |
| Ceza Davaları |