Her geçen gün daha karmaşık hâle gelen sosyal hayat, kişilerin yalnızca toplumun bir bireyi olmak itibariyle ağır ve infial uyandırıcı zararlara maruz kalma ihtimalini artırmaktadır. Görünürdeki sebebi idare olmayan bu zararların devlet tarafından karşılanmasını öngören sosyal risk ilkesi, Fransa’da risklerin sosyalizasyonu başlığı altında değerlendirilen ve yasal düzenlemelere dayanak teşkil eden bir yaklaşımı ifade etmektedir.
Türk uygulamasına 90’lı yılların başında giren sosyal risk ilkesi, terör zararları bakımından bağımsız ve içtihadı bir sorumluluk esası olarak kullanılmıştır. 2004 yılında çıkarılan 5233 sayılı Kanun, terör zararlarının devlet tarafından karşılanmasını öngörmüştür. Türk idarî yargı yerleri bu düzenlemeden sonra sosyal risk ilkesine dayanmaktan vazgeçmiştir. Bu durum, sosyal risk ilkesinin artık geçerliliğini yitirdiği biçiminde yorumlanmaktadır.
Kitle hareketleri ve tabiî afetler konusunda Türkiye’de henüz kapsayıcı bir yasal düzenleme yoktur. Ayrıca 21. yüzyılda yeni sosyal risk faktörlerinin ortaya çıkması da kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca 5233 sayılı Kanun, terör eylemlerinden kaynaklanan zararların tamamını kapsamamaktadır. Bu sebeple çalışmamızda sosyal risk zararlarının yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmadan, doğrudan doğruya yargısal içtihatlar vasıtasıyla karşılanmasının mümkün olup olmadığı incelenmiş, sorumluluk unsurları bakımından yeni yaklaşımlar önerilmiştir.
Konu Başlıkları
| Genel Olarak İdarenin Kusursuz Sorumluluğu |
| Sosyal Risk İlkesinin Anlamı ve Mahiyeti |
| Uygulamada Sosyal Risk İlkesi |